25. Djon Mariya’yı Buluyor
Rusça Türkçe Diyalog
- Джон, что ты тут де́лаешь? Ты ра́зве эко́лог?
- Djon, burada ne yapıyorsun? Sen çevrebilimci misin ki?
- Нет, я пришё́л найти́ Мари́ю.
- Hayır, Mariya’yı bulmak için geldim.
- А куда́ ты пропа́л по́сле за́втрака?
- Peki kahvaltıdan sonra nereye kayboldun?
- По́сле за́втрака я был в своё́м но́мере. Я иска́л информа́цию о Мари́и: её телефо́н, визи́тку или а́дрес. Иска́л до́лго, но, к сожале́нию, не нашё́л.
- Kahvaltıdan sonra odamdaydım. Mariya hakkında bilgi arıyordum: onun telefonunu, kart vizitini veya adresini (arıyordum). Uzun süre aradım, ama maalesef, bulamadım.
- Но я нашё́л приглаше́ние на конгре́сс для Мари́и – вот оно́! И я узна́л, где Мари́я должна́ быть.
- Fakat, Mariya’nın bir kongreye davetiyesini buldum. Bak işte burada. Ve Mariya’nın nerede olması gerektiğini öğrendim.
- А как ты смог прие́хать сюда́ оди́н: у тебя́ де́нег нет, ты не зна́ешь Москву́…
- Peki buraya tek başına nasıl gelebildin? Senin paran yok, Moskova’yı bilmiyorsun…
- Непра́вда, у мен́я уже́ есть рубли́! Я нашё́л Обме́нный пу́нкт и поменя́л свои́ до́ллары на рубли́. Смотри́, ско́лько у меня́ де́нег! Могу́ отда́ть тебе́ де́ньги за за́втрак…
- Bu doğru değil, artık Rublelerim var! Bir döviz bürosunu bulup Dolarlarımı Rubleye çevirdim. Bakar mısın, ne kadar param var! Kahvaltının parasını sana geri verebilirim.
- Нет, Джон, не на́до, мы же друзья́.
- Hayır, Djon, gerek yok, biz arkadaşız.
- А пото́м я сел на метро́ и прие́хал в центр. И не говори́, что я не зна́ю Москву́ – у меня́ есть хоро́ший путеводи́тель, вот он. Я мно́го раз смотре́л и чита́л свой путеводи́тель: в самолё́те, в такси́, в метро́. В путеводи́теле всё есть: план Москвы́, схе́ма метро́, фотогра́фии, интере́сные места́.
- Sonra ise metroya binip merkeze gittim (geldim artık). Ve Moskova’yı bilmediğimi sakın söyleme. Benim iyi bir şehir rehberim var. İşte burada. Ben bir çok kez rehberime bakıp onu okudum: uçakta, takside, metroda. Rehberde her şey var: Moskova’nın şehir planı, metronun şeması, fotoğraflar, ilginç yerler.
- И что, ты прочита́л всю э́ту кни́гу о Москве́? Тепе́рь ты всё зна́ешь?
- Eee, sen Moskova hakkındaki bu kitabın tamamını okudun mu? Sen şimdi her şeyi biliyor musun?
- Нет, коне́чно, не всё зна́ю. Я ча́сто чита́л э́ту кни́гу, но всё не прочита́л, там о́чень мно́го информа́ции и я узна́л о́чень мно́го о Москве́.
- Hayır, tabii ki, her şeyi bilmiyorum. Bu kitabı sık sık okumuştum, ama her şeyi okumadım. Orada bir çok bilgi var ve ben Moskova hakkında çok şey öğrendim.
- Ты уже́ е́здил в центр Москвы́. Что ты там ви́дел?
- Moskova’nın merkezine gitmişsin. Orada neler gördün?
- Ви́дел Кре́мль, Мане́ж, Кра́сную пло́щадь (filimde yanlışlıkla ‘манежная площадь’ olarak seslendirildi), Большо́й теа́тр, Театра́льную пло́щадь. Я гуля́л, смотре́л и фотографи́ровал, что мне понра́вилось – вот, смотри́, что я сфотографи́ровал!.
- Kremlin’i, Manej, Kızıl Meydanı (başka adı, Manej Meydanı), Büyük Tiyatro, Tiyatro Meydanı’nı gördüm. Ben dolaştım, etrafa baktım ve beğendiklerimin fotoğraflarını çektim. Çektiğim fotoğraflara bir bak!.
- Лё́ва, смотри́ – э́то Мари́я! Я знал, что она́ придё́т – и вот он́а пришла́, ура!
- Löva, bakar mısın, bu Mariya! Onun geleceğini biliyordum ve işte geldi! Oleey!